24 Haziran 2010 Perşembe

uygun adım yalnız

taksim'de buluştuk pia'yla.istanbul'u bilmediğimden taksimdi buluşacağımız yer.. istiklal caddesi'ne girdik,cebimde üç kuruş para,birer kahveye yeter..yanyana ilk kez yürüyoruz,ben sanki sağdan sonra solun atıldığını unutmuş gibiyim,içimden "şimdi sağ,şimdi sol,şimdi sağ,şimdi,sol.." diye sayıklıyorum..

ara sokaklardan birine girdik,güzelce bir kafe,yerleri ıslatmışlar ,güneş tepede , güzel bir çardak hazırlanmış,duvar kenarına bir yere geçtik.

bilgi akışı o kadar hızlı ki,aynı anda o anı yaşamak fena yorucu ve dikkat istiyor.sevdiğim kadınla ilk kez bir yerde oturuyoruz.
kahveler geldi,bir tane sigara yaktı,sigarayı hiç bir zaman yakıştırmamışımdır.çocuksu yüzünde dudağının kenarındaki o küçük dumanlı çubuk ,güzelliğinden alıyordu sanki duman duman.

-kilo almışsın.
-5 derste makarna ile pehlivan yetiştirme kursuna katıldım.

gülmekten öksürdü,güzel gözleri kanlanıp yaşardı,niyetim bu değildi.sadece gülümsesindi.

-bir daha o kursa gitme.
-bir dahaki yüksek lisans artık,5 derste suşiyle sumo

bu kez daha dengeli ve planlı güldü.

gülmesini seviyorum,güldürmeyi de seviyorum.gülmediği zamanlarda dudakları büzülür,o çocuk yüzüne ağır gelecek bir ciddiyet takınır..

zamanım kısıtlıydı,gaddar zaman tasarruf nedir bilmez, bir öksürük,iki kahve ,üç sigara ve bir karın ağrısı sonra bir saat geçiverdi dedi.

-gitmem lazım,zaman çok az.
- tamam.
yüreğimin namlunun ucunda birikmesini hissettim ve ateş ettim;
-seni bir daha görmek istemiyorum.

on saniye kadar sustu,bekliyor olabileceğini tahmin etmiyordum, gözleri doldu.zaman sahiden gaddardı ,o on saniye bir saatten uzun geçti.

-neden ama? dedi,gözünden bir damla sıyrılıverdi.
dünyayı tersine çevirebileceğim birşeydi o gözyaşı ama ben neden oluyordum şimdi.

-doğrusu bu,bir yazım vardı biliyor musun "türevlenebilir düşler-2 " diye..oradaki gibi olmak istemiyorum,seni çıkarmam lazım hayatımdan.

-ama ben seni seviyorum.
-kalkalım.
masadaki üç parça şeyi toparlayıp çantasına tıktı.ter içindeydim.
-kazağı neden giydin,hava çok sıcak . dedi.
-gömlek ütülü değil,buruş buruş,asker adam ütü bulamıyor ..

-doğru..

.......

deniz tren garında bir köşede iki tane çantasıyla gelmiş,sarıldık,

-ben seni bir yerden tanıyorum ,dedi..
-ben de..çantasını alıverdim.
-bildiğin bir yer var mı,yoksa çarşının içinde bir yere girip oturacağız .dedim..
-starbucks var şurada..
-hiçbir güç sokamaz beni oraya.
sosyal demokrat damarım kabarmıştı.
-karşı mısın ?
-evet,hem plastik bardakta kahve mi içilir cancağızım allah aşkına..
-tamam başka bir yer biliyorum ama yürürüz.
-benim için sorun değil,sen yorulma isterim.

moda tarafında bir çay bahçesine geldik,güzel bir manzarası ve fazlasıyla rüzgarı vardı.adisyon yerine çay tabakları kullanılıyordu.

-neden benimle görüşmek istedin?
-seni görmek için.
-peki beklentin var mı? böyle soruları beklemiyordum,sadece o'nu görmek istiyordum.yıllardır özlemiş gibiydim o'nu.herşeyi güzel geliyordu.
- yok .dedim,ırın gırın ettim.
her zamanki gibi sabırsızdı.siyaset yapamazdı..gönlümü verdiğim kızdı ama bu soruyu kim sorarsa sorsun "evet" demem.
"niyetler netleşsin,herkes birbirinin ne istediğini bilsin" düşüncesi o kırk gömleği çıkarma sürecinde çılgınca bir hareket ,acemilik,işbilmezlik olurdu.herşeyin bir zamanı var.

tren garına geri geldik,elimde sabahtan beri bir sayfasını bile okumadığım gazete vardı,taşıyordum hala.. yerleşti koltuğuna,çantalarını bıraktı.dışarı çıktık elini uzattı sıkmam için,sarıldım ona..
kalbi kırıktı biliyorum..hıyarın biriyim ben .

telefonlarıma yanıt vermedi..bir kaç gün sonra bir mesaj geldi:
"bir daha seni görmek istemiyorum."

tuna kiremitçi'yi pek iyi bir yazar olarak görmem ama bir kitabının sonunda sanıyorum şöyle diyordu:
"insan kalıveriyordu işte bir kasım akşamı sikindirik bir kaldırımda götüstü..!"
afferin lan tuna..!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder