2 Mayıs 2009 Cumartesi

türevlenebilir düşler

enerjisi alınmış bir akşam..simsiyah buz üzerinde devinisiz patenler gibi uykuya ve eskimeye teslim olmuş gemiler..saat 1:30.tutturacak bir şarkı bulamamışım,eve gitmeyi unutmuş serseri martının tok kanat sesleri,arada bir geçen arabaların sinsi fısıltısı o büyük kimsesizliğin içinde duvardan duvara gitti..karşıyaka tarafında kaşları çatık büyük bir bulut işbirlikçileri kadar hızlı gidememiş,partiyi kaçırmış,bu sessiz yere kıvrılmış yarınki kafileyi bekliyor..
üç-beş saat önce verdikleri partide yıldırımı fazla kaçırmış bu bulut..

ben..
çiğnenip çiğnenip tükürülmüşüm bu geceye,zamanın hiçbir kıyısında yer bulamamışım..içimdeki bulanıklık ikinci şişe şaraptan mı ,yoksa o iç bulandırıcı denli güzel kızdan mı çıkaramıyorum,niyetim bunu açıklamak da değil zaten.."bir güzel kız iç bulandırır mı?"demeyin.çok güzelse ve kendinizi onun yanında ancak bir ur gibi görüyorsanız bu iç bulandırır.. ha dibine vurmuşsunuzdur depresyonun,teoman şarkılarındaki gibi çirkin,duygulu adam olmuşsunuzdur ve mucizeleri büyütüp hayran olasınız vardır.. bu çeşitlendirme çerçevesinde depresif portföy sepetinizi oluşturun artık..riski güzel dağıtın ama..
benim siyah buzdaki uykulu patenlerim uyumaya devam ederken ,bir araba fısıltısı geçti,başım artık dönmüyordu,kalktım çimlerden.sahildeki betona adlarını yazmış haşarıların kazınılası "büyük aşklarını" okudum.zihnimin saatlerdir şarkı uğramaz yerlerinden senfonisiyle "ahmet kaya arka mahalle" geçti..
beni kaç kere dövdüler,kim vurdu,kimin evi yıkılsın?
nereden geldi bu asi boşluk?
denizdeki haşarı balık çetelerine bakındım,sonra eve gitmeyi düşündüm sanıyorum..yolun karşısına geçerken tam yolun ortasında bir ışık huzmesi,şerefsizim gökyüzü mavi filan bırakmamış bembeyaz olmuş,başdönmesinden öte bir bilinç kaybı ve binlerce volt çarpılmış gibi bir titreme..ezbere bir şiir okumaya başlamışım:"desen ki denizin tuzu çiğ düşmüş kadife donlu patlıcanlar.."bir üç beş filan gitmişim..binaların arasından mithatpaşa caddesi'ne sanki adımlamadan uçarak geçtim.sinagogun önündeki polis uyumuş,hemen yanında içtiği çayın bardağı sabah içine yapışacak şeker ve polisin tükürüğüyle mücadele ediyordu.. yerli malı bir taksinin sigara kokan içi kabininde uymuş mutsuz taksici benim sesimle irkildi..bu saatte iyi bir müşteri olabilme olasılığını gözden geçirdi.onun düşlerini kırdığım için üzgünüm,susadım ve evim hemen yukarıda,hemen evime gitmem gerektiğini duyumsuyorum,çok iyiyim..
asansör'den çıkıyorum,mesaisi bitmiş güvenlikler yakmışlar sigarlarını mehtaba karşı küfürlü zihinsel masturbasyona dalmışlar.."selamün aleyküm-aleyküm selam" yola devam ettim..dönüp simsiyah buzumdaki gemilere bir daha baktım.ahmet kaya'nın arka mahalle gerçekten duyulurdu:başıma neler geldi sana diyemedim..
ben..
eve geldim,kapıyı açmaya çalıştım,açılmadı,elimdeki anahtaralara baktım,bir daha denedim,açılmadı,elimdeki anahtarlar çoğaldı sanki,açamadım kapıyı oturdum kapının önünde ağlamaya başladım.."ulan..!" dedim kendi kendime"sarhoş oldun oğlum." ağlamaya devam ettim.."ben o iç bulandıran kızı seviyorum ulan"korktum apartmanın karanlığından.
sonra serin bir el alnıma dokundu,"tamam canım,tamam geçti."
başımda feci bir ağrı,gözlerim açılmıyor,açıldığı kadarıyla tertemiz flüoresan beyazı steril bir odada olduğumu anladım,gözlerimden sızan yaşlarım kulaklarıma kadar gelmiş..sonra sesler boğuklaştı,etrafta bir kalabalık arttı,insanlar vardı,korktum yine,bir süre sonra;
"iyi iyi birşeyi yok." diye bir ses duydum.
gözlerim net görüyordu ama yine çok az açılıyordu,zarif küçük elleri,küçük burunu,güzel gözleri ve tüm kumrallığıyla içimi bulandıran güzel orada..
karım..
iç bulandıran denli güzel karım..sevinçten ağlıyor.."bir daha kavga etmeyelim canım."deyip elimi sıkıyor,elim acıyor ama bir ömür o eli acıya feda ederim..
yabancı bir adam var,tanımıyorum,"oh çok şükür.ah be kardeşim gece gece başımıza açtığın işe bak,çok şükür iyisin,senden bir tampon alacaklıyım."
"o'na herşey feda olsun."dedi güzel gözlüm..

işte bunun için ölümden bile dönülür..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder