9 Mayıs 2009 Cumartesi

modern destan:"suna hanım'ın mukadder şarkısı"


-bırak canım içlenmeyi..baksana şu güzelliğe.

liman gömülmüş turuncu ışıklara,cam gibi berrak bir yağmur sonrası akşamı,konuğuz alaybey'in manzaralı bir balkonuna,cebime koymuşum bizim kanuni alper'i,şerefsize söyletip çaldıracağım..
"kanuni alper de kim?"demeyin,namussuzun sekizer parmağı var sanırsınız,üstelik her parmağında bir beyin..mübalağa ediyormuşum,bir dakika ben kimseye iltifat etmem,bunu aşağılama sayarım,cebime koyup getirdimse bu sofraya..
terapi takımı hazır.ben,türkü yusuf,entel mevlüt,kanuni alper,afyonlu mustafa,rakı,mezeler,kanun ve balkona serilmiş izmir akşamı..

yağmur yağmış,serinliğinde sarmaş dolaş o mesut koku burunlarımızı yormuyor oraya kadar,tırmanılacaksa tırmanıyor balkonu..bostanlı tarafından hüzünlü şilepler yavaş yavaş,sezdirmeden kendi türkülerini söylüyorlar karşıya geçene dek..

başlıyor kanuni tırmalamaya.
"bir sihir gibiydi şehre inerken gece
mektubun güvercin oldu vardı gizlice.."

sabah oldu hala gebze'ye geçemedim,sinkaf ediyorum önümdeki otobüslere.yusuf'un külüstür impala'sıyla bu kadar yol gelinir mi?neyse açıldı önüm per per per..! girdim şilebe..çıktım üst balkonuna elimde sıcak simit , bir dilim tulum peyniri ve çayım..buz gibi hava,üşüyorum.iştahla kahvaltımı yaptım.midemi iyice yakacak uykusuzluğun metabolizmaya yaptığı etki ve bu güzel kahvaltı..

o yolu tırmandım,gebze,istanbul..

"gel diyor, geç olmadan gel, geçiyor yıllar
böyle başladı, dönülmez bu müthiş firar"

okuldan çıktık,fikirtepe'ye doğru yavaş yavaş yürüyoruz.suna ellerimi bir daha tutamayacakmış gibi iki eliyle sıkıyor,koluma da sarılmış,kar yağıyor,masmavi gözleri tedirgin,etrafı gözetliyor,bir yandan beni koruyor,bir yandan da bana sığınmış gibi,önümüze görgüsüz bir siyah mercedes geçip durdu..içinden gözkapaklarından sakal çıkan,etrafa karanlık bulaştırıp duran " yakaları karanfilli ibneler" indi,hepsi silahlıydı.."temiz bir dövün." demiş..
öyle yiğitlik destanına filan gerek yok,bir temiz dövdüler beni,dişlerim döküldü yollara,eklemlerimi çoğalttılar..
fikirtepe ayaklanmış"gümüşhaneli mehmet'i dövmüşler."diye."oturun oturduğunuz yerde,ben mafya mıyım ulan?"

"madem ki yeminimiz var, madem aşk mukadder
işte geldim, bilmesinler yarına kadar"

dersim'e girmeden durdular otobüsü.otobüsü durduklarında "kapılar tutulumuş,neylersin"diye cızırtıyla zülfü livaneli çalıyordu radyoda..kimlik denetimi,göbekli,sağlıklı,genç ve kibar bir çavuş baktı ehliyetime,
"çocuk gibi çıkmışsın resimde." dedi.
"çocuktum."
"üzerinde silah var mı?"
"var." dedim,"ehliyete bak."
arkasını çevirip baktı."ruhsatlı mı?"
"evet."
"iyi yolculuklar."
"sağolasın,komutanım."
aşağı iki genci,yaka paça indirip hırpaladılar,daha sonra bu iki genci askeri araca bindirdiler.nazik bir dille tüm yolculardan özür diledi genç çavuş..

torbalı'daki çiftlik evine gidiyorduk ,sunam dayanamamış yollara uyumuştu.başını omzuma dayamış,mavi gözlerini,başka dünyalara çevirmişti..kalfa odayı hazırlamış,odaya taşıdım suna'yı,nasıl da güzel uyuyordu sunam.hazırlanmış giysileri tek tek ben giydirdim.yatağa yatırdım,örttüm üstünü..

"bil ki artık dönüşüm yok, gitti son vapurlar
sakla beni, bulmasınlar sabaha kadar"

"suna hanım gitmemiz gerekiyor." dedi ,bozuk bir şiveyle..goriller yine o siyah küstah mercedesle gelmişti,üsküdar'da karanlık bir sokakta önümüzü kesmişler. kalabalık gölgeler,gitgide çoğalıyor gibiydi.
"yazık olacak bu kıroya"dedi goril.
"pazarlık yok,açın yolu." dedim.
"hele kıroya.."deyip parçalanan kalas sesi çıkarırcasına güldü.

"belki herkesin dilinde şimdi bu firar
belki verildi kararım, şimdi yoldalar"

"selamün aleyküm benim adım selahattin bahtiyar,dersimli selahattin."
"aleyküm selam benim adım mehmet."
.....

saat 11:00 sunam uyanmış..çardağa kahvaltıyı hazırlattım,yanıma oturdu,öyle etrafına bakındı mavi gözlerine bembeyaz yelkenli bir tekne yanaşmış,ikimizi de götürecek.
"mehmet efendi benim adım suna bahtiyar. "dedi bana.
"suna hanım bense sizin mukadder şarkınız."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder